Bu makalede, Türkiye'nin 2020’li yıllardan itibaren yürüttüğü terörle mücadele politikalarının sonuçları ve 50 yıl sonra Ortadoğu’da oluşan yeni güç dengesi ele alınmaktadır. PKK terör örgütünün çöküşü, Türkiye’nin sınır dışı etkisinin artışı, Musul-Kerkük gibi tarihi bölgelerle yeniden kurulan bağlar ve Batı istihbaratının bölgedeki etkisinin daralması bağlamında; Türkiye’nin bölgesel bir aktörden küresel bir düzen kurucuya dönüşüm süreci incelenmiştir.
1. Giriş: Bir Sayfanın Kapanışı, Yeni Bir Çağın Başlangıcı
Yıl 2075. Türkiye artık sadece sınırları içindeki bir devlet değil; çevresine güvenlik, istikrar ve düzen taşıyan bölgesel bir çekim merkezidir. Bu konum, tesadüflerin değil; uzun soluklu bir stratejinin ve sabırlı bir devlet aklının ürünüdür. 20. yüzyılın sonlarında Türkiye’yi içeride oyalayan PKK terör örgütü, 21. yüzyılın başlarında dağıtılmış; yerine, yeni bir Türkiye vizyonu doğmuştur.
2. PKK’nın Tasfiyesi: Türkiye'nin Güvenlik Paradigmasında Kırılma Noktası
PKK terörü, yalnızca bir silahlı isyan değil; Türkiye’ye karşı uygulanan çok katmanlı bir vekâlet savaşının taşıyıcısıydı. 1984’te başlayan bu tehdit, 2015-2025 döneminde yüksek teknoloji ve kamuoyunun güçlü desteğiyle etkisiz hâle getirildi. 2023’te SİHA'ların oyun değiştirici olarak sahneye çıkması, sınır ötesi operasyonların meşru güvenlik adımları olarak uluslararası arenada kabul görmesiyle birleşince; PKK’nın lojistik damarları kesildi.
3. Amerika, MOSSAD ve Kayıp Stratejiler
PKK yalnızca Türkiye içinde değil, Batı istihbaratının Ortadoğu’daki müdahale aparatlarından biriydi. ABD’nin CENTCOM eliyle yürüttüğü planlar, MOSSAD’ın bölgeyi sürekli kaotik tutma stratejileri 2030'lara gelindiğinde etkisizleşti. Türkiye'nin artan saha hâkimiyeti, yerel halkla geliştirdiği kültürel bağlar ve alternatif diplomatik ilişkiler sayesinde bu taşeron ağ çöktü. Dağılan örgütleri kimse yeniden toparlayamadı.
4. Musul ve Kerkük: Jeopolitik Değil, Tarihi Bir Davet
2075 yılında Türkiye’nin dış politikası artık sadece tehdit odaklı değil; değer odaklıdır. Musul ve Kerkük’le yeniden kurulan ilişkiler, enerji kaynakları kadar tarihî sorumluluğun da gereğidir. Türkiye bu topraklarda petrol için değil, Türkmen nüfusu korumak ve kültürel mirası sahiplenmek için vardır. 100 yıl önce Sevr’in bıraktırdığı yerden, yeni Türk vizyonu alın teriyle yürümektedir.
5. Sınırların Ötesine Taşan Devlet Aklı
Türkiye artık sadece Türkiye değildir. Libya’da istikrar sağlayan, Karabağ’da barış tesis eden, Afrika’da su kuyusu açan, Balkanlar’da tarihî mirası restore eden bir devlettir. 21. yüzyılın sonunda, Türk Devletleri Teşkilatı aracılığıyla, kültürel, ekonomik ve askeri işbirliği derinleşmiş; Türkiye sınırlarını aşan bir ortak aklın merkezi hâline gelmiştir.
6. Sonuç: 50 Yıllık Yürüyüş, Bin Yıllık Hafıza
Bugün Ortadoğu'da terör örgütleri değil, Türkiye konuşulmaktadır. Geçmişin prangaları kırıldı, tarih tekrar yazılıyor. Bu sefer kalemi Türkiye tutuyor.
Anahtar Kelimeler: PKK, Türkiye, Ortadoğu, güvenlik politikası, Musul, Kerkük, Türk Devletleri Teşkilatı, bölgesel güç, istihbarat savaşı