Her şeyin eskisi makbul olan bu yüzyılda yeninin belkide hiç önemi kalmıyor…
Yenilik sadece dijital mecrada…
Belki de bir manada çok iyi olup artık bir bilgiye ulaşıp araştırma yapmak için sayfalarca kitap okumak onlardan not çıkarmak yerine dijital (Bilgisayar) alanda her şey elinizin altında.
Bir tuşla her şeye ulaşma imkanınız var ama bir tıkla ulaşamayacağımız bilgi, değerlerimiz, gelenek görenek komşuluk hakkı akrabalık arkadaşlık bunlara bir tıkla ulaşma imkanımız malesef yok .
Ramazan ayını yarıladığımız şu günlerde önümüz de bir bayram var..
Bu bayramı nasıl karşılayacağız? Neler alacağız? Kimlere gideceğiz diye hiç plan yaptınız mı yapmadınız mı ? Hayır tabi ki…
Neden mi? Nedeni çok basit… Artık eski bayramlarda kalmadı da ondan.
Gelin isterseniz hep birlikte biraz hafızalarımızı zorlayarak o eski bayramlara bir bakalım… Bunda 45-50 öncesine çocukluğumuza gidelim.
Ramazanın son günlerin de her evde bir telaş başlardı. Bayram alışverişleri için çocuklar bayramda el öpülecekler bir liste haline getirirler kim den kaç para alabilirim kim kaç lira verir hesapları yapılır ve en önemlisi bayram kıyafetleri ne olacak onu hesap ederlerdi o zamanlar şimdiki gibi hazır kıyafet satan mağazalar alış veriş merkezleri yoktu herkesin annesi mevsimine göre ya kazak örer yada gömlek der dikilir pantolanlar terzilere verilir terzilere provalara gidilip gelinirdi ama herkesin için de bir umut bir heyecan vardı en önemlisi de insanlarda bir umut vardı.
Arefe gecesi evlerin içine ipler gerilir o iplerin üzerine çocukların pantolanlararı kazakları gömlekleri asılırdı. Yeni bir ayakkabı alındıysa yatağın baş ucuna ayakkabılar konur ve sabah onları giymek için sabırsızlanılırdı. Çünki o ayakkabı ve elbiseler bayramdan önce giyilip sokağa çıkılmazdı.
Bayram sabahı erken kalkılır erkek çocuklar babalarıyla bayram namazına gider ve oradan mezarlıklar ziyaret edilirdi. Ailenin büyükleri ziyaret edilir dualar okunur mezarlıklar temizlenir ve çiçekler konurdu .
Oradan eve dönüşte simitçiden simitler alınır ve eve kahvaltı için geçilirdi.
Kahvaltı sonrası erkek çocuklar daha önceden yapılan plan dogrultusunda dayılar, amcalar, dedeler nineler ziyarete gidilir bayram harçlıkları alınmak üzere yola çıkılırdı. Akşama kadar paralar toplanır o paralarla da mantar tabancası, kız kovalayan, maytaplar alınırdı. Arkadaşlarla birlikte hepsi kullanır ve bitirilirdi.
Akşam eve gelindiğinde yorgunluktan erkenden yatılırdı.
Daha önceden arkadaşlarla yapılan ikinci gün planları için sabah erken kalkmanın derdine düşülürdü . Bu duygular bir çocuğun gözünde yaşanan mutlu bayramlardı.
Tabi bu duygu büyükler için daha farklı idi.
Onlarda ailenin büyüklük sırasına göre ya evde gelenler kabul edilir yada aile büyükleri tek tek dolaşılıp eller öpülür bayramlaşmalar olurdu .Mahallenin en yaşlı kişilerine ziyaretler yapılır elleri öpülür şekerler yenirdi.
Bayram akşamları ise Ailenin en büyüğü kimse onun evinde toplanılır orda yemek yenir sohbetler gecenin ilerleyen saatlerine kadar devam ederdi .
Şimdi ne yapıyoruz peki… Koca bir hiçbir şey …
Aman üç gün tatil şu tatil beldesine gidelim aman şu raya buraya gidelim derdine düşüyoruz.
Kimsenin kimseden haberi bile olmuyor…
Yaşlı anneler babalar tek başlarına çocuklar gelsin diye bekleseler de kimse kapılarını açmıyor. Mahallenin çocukları bile şeker almaya gelmiyor
Neden böyle olduk? Neden her türlü değerimizi yok ettik?
Gelin önümüzde bir bayram var. Hiç olmazsa o değerlerimiz azda olsa birlikte tekrar yaşatalım.
Zaman o kadar kısa ki belki bundan sonraki bayramlarda istesekde gidecek bir aile büyüğü bulamayacağız…