Tansel GEYİK


GOMİNİST MEHMET HOCA...

Genç bir öğretmen olmasına rağmen oldukça otoriterdi, dersinde çıt çıkmazdı.


Bugün uzun yıllar öncesinden bir anımı sizlerle paylaşacağım.

Yıl 1977.
Cebeci Ortaokulu, son sınıf öğrencisiyim.
Sosyal Bilgiler dersimize Mehmet Emin BİÇER adında bir öğretmen giriyordu.
Esmer, ince ve uzun boyluydu. O yıllarda sanırım kırklı yaşlardaydı.

Genç bir öğretmen olmasına rağmen oldukça otoriterdi, dersinde çıt çıkmazdı.

Duvara paralel, ortada ve cam kenarında hizalanmış sıraların arasında genellikle elleri cebinde gezinir,  öğrencilerin gözlerinin içine  bakarak ders anlatırdı. Bazen o kadar keskin bakardı ki, gözlerimizi kaçırmak zorunda kalırdık.

Tabi ders Sosyal Bilgiler olunca, o gün anlattığı konu ile ilgili düşüncelerimizi öğrenmek ister,  parmak kaldıran her öğrenciye söz verirdi. Söz almak istemeyenleri zorla da olsa o tartışmalara dahil ederdi.

Tarzı diğer öğretmenlerden farklıydı. İlk başta hepimize garip gelse de, onu sevmeye başlamıştık. Çünkü söz tanıyıp, düşüncelerimize değer vermesi; dikkatle bizi dinlemesi hoşumuza gidiyordu.

Ancak benim ve benim gibi düşünen arkadaşlarım için büyük bir sorun vardı. Mehmet Hoca devrimciydi; yani o  zaman ki düşüncelerimize göre bir "Komünist"!

Zıt görüşe sahip olan birisi sevilebilir miydi?
Elbette hayır!...
O yıllarda bu neredeyse imkansızdı...

Her ne kadar gizlemeye çalışsam da,  kabul etmekte zorlansam da; Mehmet hocanın dersini dört gözle bekler olduk. Bekler olduk beklemesine ama her geçen gün endişelerim daha da artmaya başlamıştı. Çünkü arkadaşlarımın Mehmet Hoca yüzünden "Komünist" olma ihtimali vardı.

Bu duruma son vermek zorundaydım. Arkadaşlarımın beyinlerine böyle tehlikeli(!) fikirleri enjekte eden bu öğretmenden bir an önce kurtarmalıydım...

* * *

O tarihte 41. Hükümet görev başında. İkinci Milliyetçi Cephe Koalisyonu kurulmuş, Başbakan Süleyman Demirel'di.

Ortamın gergin olduğu yıllardı.
( Hıh. Benimki de laf. Ne zaman gergin olmadı ki?
Neyse, biz hikâyemize kaldığımız yerden devam edelim...)

Ülkede siyasetin konuşulmadığı, fikirler yüzünden gırtlak gırtlağa tartışmanın olmadığı yer yoktu. Başta gençler, öğrenciler de kendilerini vazife edinmişcesine bu sarmalın içine atmıştı. Siyasi görüş farklılıkları yüzünden neredeyse kardeş kardeşi, baba oğlunu tanımaz hale gelmişti.

Anlayacağınız işim çok kolaydı. Hamlemi yapmak için avını kollayan bir avcı gibi pusuda beklemeye başladım...

Nihayet o gün geldi çattı. 
Mehmet Hoca konuyu güzelce anlattıktan sonra beklediğim volelik topu ayağıyla bir güzel pas etti. Bana yalnızca doksana takmak kaldı...

–Bu günkü konumuz adalet.
Çocuklar, size bir şey soracağım. Söyleyin bakalım; işe alımlarda yalnızca torpilin olduğu bir ülkede adaletten, eşitlikten, liyakattan söz edilebilir mi? Bu konudaki görüşlerinizi merak ediyorum. Söz almak isteyen var mı?" dedi.

Sanki bir nefes daha alıp sözlerine devam edecekti ki, kaldırdığım elimi gördü ve "Evet, söyle Tansel!" dedi.

Sonra yavaş yavaş iki basamakla çıkılan kürsüdeki masasına doğru yürümeye başladı. Amacı, her zaman olduğu gibi rahatça arkasına yaslanıp  tartışmaları dikkatlice izlemekti. Henüz iki adım atmamıştı ki, benim ağzımdan çıkanlarla olduğu yerde öylece çakıldı kaldı.

-Hocam! Siz bu sözlerinizle okulda siyaset yaptığınızın farkında değil misiniz?   Sizin siyasi görüşünüzü hepimiz biliyoruz. Bu hükümete karşı olduğunuzu da. Amacınızın ne olduğunu bilmediğimizi mi sanıyorsunuz? Bu soruyu kasıtlı sorduğunuzdan eminim. Torpili asıl sizin gibi düşünenler yapıyor, biz değil!..

Sınıf bir anda sessizliğe bürünmüş, adeta ortalık buz kesmişti. Koca sınıfta yaprak düşse duyulurdu...

* * *

Anlattığım bu olaydan sonra Mehmet Hoca eskisi gibi olmadı. Başımızı okşayan, sırtımızı sıvazlayan o babacan adam yerini sanki başka birine bırakmıştı...

Artık gözlerimizin içine bakarak konu işlemedi. Derse giriyor, konuyu anlatıyor, eskisi gibi sıraların arasında gezinmeden sürekli masasında oturuyor, teneffüs zili çaldıktan sonra da sınıfı terk ediyordu. Müfredatta belirtilen konuyu anlatıp görevini yerine getiriyordu yalnızca...

Mehmet Hoca istediğim “klâsik öğretmen” profiline nihayet dönmüştü yani...

Çok şükür sıradan bir ders haline gelivermişti Sosyal Bilgiler dersi.

Amacıma ulaşmış, aklımca onu alt etmiştim. Sınıfta bulanan birçok arkadaşım bu durumdan rahatsız olsa da seslerini çıkaramıyorlardı.

Bütün bu olanların nedeni ben  olduğum halde Mehmet Hoca ders notumu kırmadı, sınıfta arkadaşlarımın içinde beni hiç azarlamadı. Oysa aksini yapar,  hatta bütünlemeye bile bırakır düşüncesini yoğun olarak hissettiğimi hiç unutamam...

O, bunları yapmadı. Elinde yapacak imkânı olduğu halde yapmadı...

* * *

Mezun olup liseye başladıktan sonra Mehmet Hoca'nın başka bir okula tayin olduğunu öğrendim. Çok sevindim, sonuçta komünist(!) bir hocadan bütün öğrenciler kurtulmuştu! Onun tehlikeli fikirleri körpe beyinleri artık zehirleyemeyecekti.

Ne o efendim, “torpilin olduğu bir ülkede adaletten söz edilemezmiş.” Yok efendim, “adam kayırma olduğu sürece eşitlikten, liyakattan bahsedilemezmiş.”

Hadi canım ordan, içi boş sloganlar!
Olacak iş mi bu? Derste siyaset yapıyor. Ne kadar da tehlikeli düşünceler!...

* * *

Mehmet Hoca'nın doğruyu söylediğini anlamam uzun sürmedi. Bir yıl sonra bir yakınım devlet memuru olarak tam işe başlamak üzereyken başka birini onun yerine alıverdiler. Torpili çok yukarıdan gelmişti. Hak ettiği halde o yakınım işe giremedi. Sonrasında birçok benzeri olay yaşadım, ne yazık ki hâlâ da şahitlik ediyorum...

Meğer ne kadar doğru söylermiş hocam. Gerçekten torpil, adam kayırma toplumu bozan, güven hissini yok eden; liyakatı ortadan kaldıran en önemli nedenlerin başında geliyormuş. Sırf karşıt görüşlü olduğu için itirazlarda  bulunduğum, hatta dersini sabote ettiğim Mehmet Hoca haklıymış.

Hayat görüşü, siyasi düşüncesi, inancı ne olursa olsun, karşıdaki insanı olduğu gibi kabul edip dinlemek ve değerli görmek; insan olabilmenin ilk şartı bence...

Bana küçük yaşlarda “Önyargının” ne kadar berbat bir şey olduğunu öğreten Mehmet Hocam, sana çok teşekkür ederim...

* * *

Kısa bir zaman önce öğrendim ki, tayinini isteyip başka bir okulda öğretmenliğe başladıktan birkaç sene sonra genç yaşta hayatını kaybetmişsin...

Elini öpüp özür dilemek, helallik istemek, kırdığım gönlünü yeniden kazanmaya çalışmak nasip değilmiş meğer...

Ama ne zaman adaletsizliğe uğrasam veya şahit olsam, aklıma senin söylediklerin geliyor;
ruhuna dualar okuyorum.

Mehmet Hocam;
Hayattayken bu öğrencini affettin mi bilemem ama sana yaptığım saygısızlık ve haksızlık için her aklıma geldiğinde, Rabb'imden af diliyorum...

Belki Yaradan affeder...
Nur'larda uyu...

Adil kalın, sağlıcakla kalın...

İSRAİL SURİYE'Yİ HEDEF ALDI

ARJANTİN'DE 7.4 BÜYÜKLÜĞÜNDE DEPREM

ABD’DE ÇİN ÜRÜNLERİNE VERGİ

DEV LOJİSTİK FİRMASI 20 BİN KİŞİYİ İŞTEN ÇIKARIYOR

BRICS ve G7'nin küresel ekonomiye katkıları arasındaki fark rekor seviyeye ulaştı

AVRUPA'NIN UKRAYNA'YA ASKER GÖNDERME PLANI BAŞARISIZ OLDU

Yeni Zelanda'da 6.2 büyüklüğünde deprem

SERAP GÜLER'E ALMANYA'DA DEVLET BAKANLIĞI

HAMAS ULUSLARARSI TOPLUMA MEYDAN OKUDU

AVRUPA'DA YAŞANAN ELEKTRİK KESİNTİLERİNİN NEDENİ NADİR BİR ATMOSFERİK OLAY

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 32 26 1 5 51 83
2.Fenerbahçe 31 23 2 6 49 75
3.Samsunspor 32 16 10 6 9 54
4.Beşiktaş 31 14 7 10 16 52
5.İstanbul Başakşehir 32 15 11 6 9 51
6.Eyüpspor 32 14 10 8 11 50
7.Trabzonspor 31 12 10 9 13 45
8.Göztepe 31 11 10 10 12 43
9.Konyaspor 33 12 14 7 -4 43
10.Antalyaspor 32 12 13 7 -20 43
11.Kasımpaşa 31 10 9 12 -2 42
12.Gazişehir Gaziantep 32 12 14 6 -4 42
13.Kayserispor 32 10 11 11 -10 41
14.Rizespor 32 12 16 4 -12 40
15.Alanyaspor 32 9 15 8 -11 35
16.Sivasspor 33 9 17 7 -13 34
17.Bodrum FK 32 9 16 7 -13 34
18.Hatayspor 32 4 21 7 -31 19
19.Adana Demirspor 31 2 25 4 -50

YAZARLAR