Yıllarca Türk sporunda üniversite mezunu isimler bulmak zordu. Hatta lise mezunu bile olmayan birçok kişi federasyon başkanı yapıldı. Yurt dışı organizasyonlarda diğer ülke temsilcileriyle bağlantı kuramayan, spor kökeni olmayan, doktor, hakim, avukat gibi üst düzey kişiler federasyon temsilcisi olarak gönderiliyordu. Özellikle bu atamaların, spor camiasının içinden gelmemesi büyük sıkıntılar yaratıyordu. Esen Beder, Uğur Erdener gibi isimler ise bu tablonun istisnasıydı. Spor yazarlarından Turgay Renklikurt ve Togay Bayatlı da ilk üniversiteyi bitiren isimlerdi.
Ancak son yıllarda Türk sporuna katkı sağlayan, üniversite mezunu ve okumuş sporcular öne çıkmaya başladı. Güreş Federasyonu Başkanı ve Gençlik ve Spor Bakanı olan Osman Aşkın Bak buna en iyi örneklerden biri. Onun bakan yardımcısı Hamza Yerlikaya da benzer şekilde sporcu kökenli biri olarak federasyonlardan ve sporculardan gelen talepleri en iyi anlayan yöneticilerden biri hâline geldi.
Hamza Yerlikaya’nın hem iyi bir sporcu hem de iyi bir yönetici olması, yıllarca yurtiçi ve yurtdışında takip ettiğim biri olarak beni çok mutlu etti. Aynı şekilde, Bahri Tanrıkulu’nun Taekwondo Federasyonu Başkanı olması da sevindirici. Geçmişte de onu takip ettiğimde böyle bir göreve geleceğini hissediyordum.
Federasyonlarda yer alan pek çok isim geçmişte sporcu kimliğiyle tanındı. Müdürlük, genel müdür yardımcılığı gibi görevlerde bulundular. Spor adamı olarak Fahrettin Eronat, Turan Şimşek, Uğur Kazak gibi isimler, camianın içinden gelen insanlar olarak bu ülke için birer gurur kaynağıdır.
Güreşte ilk üniversite mezunu federasyon başkanı Recep Kılıç olmuştu. Sonra Mehmet Akif Pirim, Özbay Güven gibi isimler geldi. Bu gelişme uzun süre spor camiasında eğitimin önemini tartışmaya açtı.
Bugün gelinen noktada üniversite mezunu olmayan sporcu neredeyse kalmadı. Hatta o kadar çok sporcu üniversiteye gidiyor ki 1996 yılında Üniversite porları Federasyonu bile kuruldu.
Voleybol Federasyonu Başkanı Mehmet Akif Üstündağ, Basketbol’dan futbola, futboldan voleybola geçen Murat Özmekik gibi isimler sporun içinden gelen ve yönetici kimliğini başarıyla taşıyan örneklerdir. 28 Şubat sürecinde dahi bazı isimler engellere rağmen spor için hizmet etmeye devam etti. Gönüllülükle hizmet veren bu insanlar sayesinde sporun içindeki birçok engel aşıldı. Üniversitelerde görev alıp hatta rektörlüğe kadar yükselen isimler bile oldu.
Muhafazakâr çevrenin en güçlü temsilcilerinden biri olan Mutlu Türkmen, hem üniversite hem de spor alanında engellere rağmen başarılı bir yol izledi. Şu an Üniversiteler Spor Federasyonu Başkanı olan Türkmen, camianın içinden gelmesi sayesinde sporu yakından tanıyor.
Aynı şekilde Mehmet Yönal da futbolda yıllarını vermiş, Türk gençliğine sahip çıkan bir isim olarak başarılı bir federasyon yöneticisi oldu.
Spor artık fedakârlık istiyor. Başarı için hem yöneticilerin hem sporcuların özverili olması şart. Türk bayrağını dalgalandırmak için yapılan her görev kutsaldır. Sporun içinden gelen yöneticiler artık bu özveriyi taşıyor. Türk sporuna küçük de olsa katkı sunan herkese teşekkür etmek gerekir.