Herkesin malumudur ki çağımız dijital çağ, internet çağı.
Bir tıkla dünyanın öbür ucuna ulaşmak, istediğin bilgiye saniyeler içinde erişmek artık sıradan bir hâl aldı. Dünya adeta küresel bir köye döndü. Buraya kadar her şey güzel. İletişimin hızı, bilgiye ulaşmanın kolaylığı hayatı pratikleştirdi.
Ama...
Ulaştığımız bu bilgiler ne kadar doğru?
Ne kadar sağlıklı, ne kadar güvenilir?
İşte asıl mesele burada başlıyor. Çünkü bilgiye ulaşmanın kolaylaştığı bu çağda, bilgi kirliliği de aynı hızla yayıldı.
Özellikle sağlık alanında yapılan paylaşımlar artık birer “bilgi” olmaktan çıktı, adeta modern zaman hurafeleri hâline geldi. Sosyal medyada karşımıza çıkan her "şifa videosu", her "doğal karışım tarifi", her "mucizevi çözüm önerisi" ne yazık ki insan hayatını kurtarmaktan çok, tehlikeye atıyor.
Geçtiğimiz gün, sosyal medyada karşıma çıkan bir video hâlâ gözümün önünde. Anadolu’nun herhangi bir köyünde bir kadın, kendi yaptığı bir macunun kanser hastalığına iyi geldiğini iddia ediyor.
Ne tıbbi altyapı var, ne bilimsel dayanak. Kadın, kansere neyin neden olduğunu dahi bilmiyor; hastalığın nasıl ilerlediğinden, hangi evrede nasıl bir tedavi süreci izlendiğinden bihaber. Ama elinde tuttuğu kavanozla kameraya bakarak “şifa bu” diyor.
Daha da düşündürücü olanı şu:
Bu tür içeriklere milyonlarca insan inanıyor.
Beğeniliyor, paylaşılıyor, hatta evlerde uygulanıyor.
Çünkü insanlar çaresiz. Çünkü insanlar, bilimin yıllardır uğraştığı hastalıklara bir umut ışığı arıyor.
Ve işte tam burada, sosyal medya şarlatanları devreye giriyor:
Bilimsel bilgiye ulaşmak yerine, halkın umutsuzluğundan kazanç sağlayan bu kişiler; sözde "doğal yöntemlerle" her derde deva sunduklarını iddia ediyor.
Onlara göre bir sarımsak karışımı tansiyonu düzeltiyor, bir ot ezmesi kanseri yok ediyor, bir sirkeli kür bağışıklığı yeniliyor.
Peki insan sağlığı bu kadar ucuz mu?
Bir tıkla hayatına etki edebilecek, hatta onu tehlikeye atabilecek yanlış bir bilgiye ulaşmak bu kadar kolay olmamalı!
Şimdi soruyorum:
Neden bu tür içerikler denetlenmiyor?
Neden bu sorumsuz yayınlara yaptırım uygulanmıyor?
Neden bilim susarken, bilgisizlik bu kadar konuşuyor?
Ve en önemlisi, bu şarlatanları kim besliyor, kim teşvik ediyor?
Cevap basit aslında ;Dijital dünya, tıklananı ödüllendiriyor.
Bilimsel bir doktorun, onlarca yıllık araştırmalar sonucu söylediği cümle 3 kişi tarafından görülürken, "yoğurtla karaciğer temizliği" öneren bir video 3 milyon kişi tarafından izleniyor. Çünkü orada umut var, çözüm vaadi var, kolaylık var. İnsanlar artık gerçeklerden çok, duymak istediklerini duymak istiyor.
Ve bu boşluk, sahte umut tüccarları için bulunmaz bir fırsat.
Artık bir karar verme zamanı.
Ya bilimin sesini yükselteceğiz, ya da bu çürük seslerin hayatımıza yön vermesine izin vereceğiz.
Çünkü mesele sadece bireysel değil; mesele toplumsal bir sağlık sorunu.
Bir ülke, halkının cehaletinden hastalanır.
Ve bilgi kirliliği ile sağlıksızlık aynı sofraya oturursa, olan hep en savunmasız olana olur: çocuğa, yaşlıya, hastaya…
Bu çağda en büyük hastalık belki de doğru bilgiye ulaşamamak.
Ve en büyük tedavi, eleştirel düşünceyle, bilimsel bakışla mümkün.
Kavanozların içindeki karışımlar değil, akılların içindeki bilinç kurtarır bizi.
Unutmayalım ki, Sosyal medyada “mucize” diye pazarlanan her şey, gerçekte bir felaketin başlangıcı olabilir.