Son yıllarda bir sahtecilik aldı başını gidiyor. Her geçen gün sahteciliğin bir çeşidi ile karşı karşıyayız. Sahte bir karakter, kimlik veya isim adı altında aldatma yapan kişiyi sahtekâr olarak tanımlıyor sözlükler. Kısaca sahtecilik yapan kişi sahtekâr kişiler. Bir insan neden sahteciliğe tevessül eder bunu anlamak gerçekten zor.Ancak toplum genel ahlaki değerleri yitirdiğinde sahte işler yapan insanlar çoğalıyor. İşin kötü tarafı sahtekarlık yapanlar toplum içinde yüz kızartıcı bir suç işlemiş insan muamelesi görmek yerine el üstünde, baş üstünde tutulur olmuş çağımızda.
Son birkaç yıldır devletin ilgili birimleri sahte ve hileli üretim yapan insanları ve firmaları deşifre etmeye başladı. Genel olarak gıda ürünlerinde sahtecilik yapan bu firmalar her ne hikmetse toplum tarafından vazgeçilmez kimseler konumunda değer görüyor. Ülkemizde yaşanan ekonomik sıkıntılar ve dar gelirli insanlar maalesef ucuz gıda talebinde bulunmasınıfırsatı gören firmalar hemen hileli ürünleri piyasaya sürmeye başlıyorlar.
İnsan hayatını hiçe sayarak ve tehlikeye sokarak yapılan bu hileli gıda ürünleri üretimi talep buldukça üreticiler tarafından piyasaya sürmek de hiç zor olmuyor. Bu hileli ürünleri üreten firmalar pişkinlikleri üzerinde bir de iyi bir iş yapmış gibi sırıtıyorlar. Gıda üretiminde ilgili bakanlığın kanun ve yönetmelikleri çerçevesinde müsaade ettiği bazı katkı maddelerinin kullanım miktarlarını aşması da hileciliğin bir başka boyutu ancak asıl vahim olan ise ürüne tağşiş bulaştırarak evsafını bozmaya yeltenme ki, bu da en çok et, süt ürünleri ve zeytinyağında yapılıyor.
Yıllardır zeytinyağında hile yapıldığını anlatıyorum ama bunu ne hikmetse kimseye inandıramadım. Ta ki devletin yetkili birimleri bu yönde açıklamalar yapıncaya ve hileli üretim yapanları deşifre edinceye kadar. Nerdeyse iki yıldır devlet ara ara bu hileli, sahte ve tağşiş yapılarak yapılan üretimleri açıklıyor da kamuoyu bilgileniyor. Sokak da çarşı, pazar da herkes birbirinin yüzüne bakarak, a bak şu firma da ürünlerine hile katmış, sahte üretim yapıyormuş demeye başladı
Toplumun gündemini bunlar meşgul ederken birden gündeme bir başka sahtecilik bomba gibi düştü. Sahte diplomalar konusu. Bir insan neden sahte diploma alma ihtiyacı duyar bu da anlaşılır bir şey değil ama toplumun ruhunu işleyen sahtecilik sınır tanımaz oldu. Sayıları azdır çoktur işin o tarafında değilim. Olaya odaklanarak neden sahte diploma almaya tevessül ediyor insanlar ve bu insanlara sahte diplomaları kim hangi gerekçe ile verir. İşte bunu anlamakta zorlanıyorum.
Sahte diploma olayı bir süre daha kamuoyunu meşgul edeceğe benziyor, etmelidir de. Lakin burada dikkat çeken bir şey var bu sahte diplomalar olayı ayyuka çıktığından bu yana her şeyde olduğu gibi bir sorumlu çıkarak bu iş benim ayıbım burada benim kusurum var diyerek erdemlilik göstererek istifa etmiyor. Yetkililer sadece şu açıklama da bulunuyorlar. Olay araştırılıyor sorumlular bulunarak gereken cezaya çarptırılacak. Tamam elbette araştırılsın buna diyecek bir şey yok ama bir erdemli kişi arıyoruz bu işte benim kusurum var diyebilecek. Hey hat ki bunu boşuna bekliyoruz. Zira bizim ülkemizde bu zamana kadar hiçbir konuda sorumlu bulunamadı.
Memleketim doğup büyüdüğüm topraklarda kömür çıkartılan madende 301 kişi göz göre göre öldü bir tane sorumlu bu meseleyi üstlenmedi. Yine Bolu’da otel yangınında 80 kişi cayır cayır yandı sorumlusu benim diyen hiçbir kimse çıkmadı. Daha geçenlerde orman yangını söndürülürken yangına maruz kalıp 10 itfaiyecimiz yanarak hayatları sona erdi. Burada da bir yetkili çıkıp bunun sorumlusu benim demedi.
Son yıllarda gerçekleşen sahte ve hileli gıda ürünü üretiminde de bir sorumlu yok. Sadece şu şu firmalar sahte ve hileli üretim yapmış diye kamuoyu bilgilendirildi ve kamuoyunun gazını alma adına cezalar kesildi hepsi bu kadar. Şimdi de sahte diploma olayı patlak verdi. Basın mensupları sahte diploma sahiplerini deşifre etti ve gün yüzüne çıkardı. Yine bir yetkiliden ses yok böylesi çirkin bir işin yapılmasında bizim ihmalimiz var diye. Eğer diplomalar sahte değilse diploma sahipleri çıkıp kamuoyunun gözü önünde işte benim diplomam,tapu gibi elimde ben alnımın akıyla bu diplomayı aldım demiyor. Neredeyse herkes lal olmuş.
Hz. Ömer (r.a.) “Dürüstlük pahalı bir mülktür, ucuz insanlarda bulunmaz” der. Johann Wolfgang von Goethe “Sahtelik, insan ruhunun zayıflığının bir işaretidir” sözüyle insanın ruhunu tam doyuramamanın ve doğru insan yetiştiremememizin bir sonucu olduğunu ifade eder sahtekarlığı. Sahteciliği ve sahte iş yapmaya yönelmeyi Malcom X şu sözüyle çok güzel ifade ediyor: “Sahtelik, içsel boşluğun dışa vurumudur.”
İş gelip dayanıyor ahlak meselesine. Ahlaki değer yoksunluğu insana her şey yaptırtıyor. Birçok insan dürüstçe iş yapmaya çalışırken çektiği çile ve ızdırabı sahtekârlar hiç çekmiyor. Kolay yoldan elde etmek istiyor arzu ettiği şeyleri. Toplumumuz da ne yazık ki geldiğimiz nokta da ahlaken büyük bir çöküş yaşıyor. Bu çöküşle birlikte dürüst insanlar ezilirken sahtekârlar pirim yapıyor. Her ne kadar ahlaki nokta da büyük bir çöküş yaşıyor olsak da her şeye rağmen her türlü zorluğa rağmen dürüst kalabilenlere ne mutlu. Selam olsun onlara.
Son söz niyetine şunu ifade edeyim. Dünyada hiçbir zaman iyilikler bitmeyecek. Kötü insanlar çoğalıyor gibi olsa da onların hayatı yalancının mumunun yatsıya kadar yandığı gibi çok sürmeden sönüp bitecek. Unutmayalım sahtelik, hilekarlık ve dolambaçlı iş yapmak sadece zayıf karakterli insanların işidir.
onderguzelarslan@gmail.co