Kıbrıs’ın kaderi, 20. yüzyılın ortasında yazılırken; bir avuç inançlı yürek, tarihin akışını değiştirecek bir kararı hayata geçirdi. O karar, 1 Ağustos 1958’de Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) adıyla vücut buldu. Bu teşkilat, yalnızca bir savunma örgütü değil, bir halkın varoluş mücadelesinin simgesiydi.
Rumların silahlı örgütü EOKA’nın hedefinde yok edilmek istenen bir millet vardı: Kıbrıs Türkleri…
Evlerinden koparılan, köyleri yakılan, çocukları yetim, kadınları dul bırakılan bir toplum… Her kurşun, sadece bir canı değil, bir halkın onurunu hedef alıyordu. Ve işte o anda, TMT devreye girdi — sessizliğin içinden doğan bir haykırış gibi…
TMT; korkuya karşı cesaretin, teslimiyete karşı direnişin adıdır. Her üyesi, adını tarihe kanla değil, kararlılıkla yazdı. Silahları belki sınırlıydı ama inançları sonsuzdu.
Onlar, bir halkın toprağa ve kimliğe olan sadakatini savundu. Dağlarda iz bırakmadan yürüdüler, şehirlerde gölge gibi dolaştılar, her saldırıya karşı bir duvar gibi durdular.
TMT’nin mücadelesi, yalnızca fiziksel bir savunma değil; kültürel, ulusal ve manevi bir kalkandır. O mücadele sayesinde Kıbrıs Türk halkı yok olmadı, silinmedi, sindirilmedi. Ve bugün, KKTC bayrağı göklerde dalgalanıyorsa, bunda en büyük pay o isimsiz kahramanlarındır.
1 Ağustos, sadece bir tarih değil; Türk Mukavemet Teşkilatı’nın sarsılmaz direniş ruhunun doğum günüdür. Her yıl bu gün, geçmişteki fedakârlıkları hatırlamak, bugünkü özgürlüğün kıymetini bilmek için bir fırsattır. Çünkü TMT’nin attığı her adımda bir çocuğun gülüşü, bir annenin duası, bir halkın umudu saklıdır.
Onlar savaşı değil, barışı korumak için savaştılar.
Onlar kin değil, onur taşıdılar omuzlarında.
Ve biz, onların emanetiyle dimdik ayaktayız.
TMT’ye selam olsun. 1 Ağustos ruhu hiç sönmesin.