Toplum Olarak Sınavımız Engelliler Haftası…
Her yıl takvime işlenen, kurumların açıklamalar yaptığı, mesajların paylaşıldığı bir dönem. Fakat bu hafta aslında bir anma ya da kutlama değil; toplum olarak kendimize tuttuğumuz dev bir aynadır. Çünkü engelli bireylerin yaşadığı zorluklar, çoğu zaman kendi bedenlerinden değil, bizim kurduğumuz düzenin eksikliklerinden kaynaklanır.Bugün bir görme engelli için sesli yönlendirme olmayan bir bina, tekerlekli sandalye kullanan biri için rampasız bir giriş, işitme engelli için altyazısız bir kamu duyurusu, zihinsel engelli bir öğrenci için uygun olmayan eğitim ortamı…Hepsi “engel” olarak adlandırdığımız şeyin, aslında toplumun duyarsızlığından ibaret olduğunu gösteriyor.“Biz engelli değiliz, engelleniyoruz.”Bu cümleyi hayatımda birçok kez duydum.
Röportajlarda, sokakta, öğrencilerim aracılığıyla, toplumun farklı yerlerinde…Her seferinde içime işleyen bir sorumluluk duygusu uyandırdı.
Bir gün özel bir söyleşide İstanbul milletvekilimiz Avukat Serkan Bayram bana şöyle demişti:
“Bizim engelimiz değil, bizi sürekli hatırlatılan yetersizlik fikri yoruyor. Asıl engel, önümüze koyulan görünmez duvarlar.”İşte bu söz, Engelliler Haftası’nın gerçek anlamını anlatıyordu;Biz engeli bedenlerde arıyoruz, oysa engel çoğu zaman davranışlarımızdadır. Toplumun yapması gereken üç şey: Erişilebilirlik – Eşitlik – Saygı
Erişilebilir bir şehir, herkes için güvenli ve yaşanabilir bir şehirdir.Kaldırımlar, toplu taşıma, kamu binaları, okullar… Hepsi bir insanın hayata bağlanma şekli. Erişim yoksa fırsat eşitliği de yoktur.
Engelli bireyler acınacak insanlar değil; hak sahibi yurttaşlardır.Onların yetenekleri eksik değildir; toplum onları görmekte eksik kalır. Eğitimde, istihdamda ve sosyal yaşamda eşit fırsatlar sağlanmadan gerçek bir ilerlemeden bahsedemeyiz.
Bazen yardım etmek için bile yanlış adımlar atıyoruz. Asıl ihtiyaç duyulan şey çoğu zaman “yardım etmek” değil, “anlamak ve saygı göstermek”.Birine acıyarak bakmak, ona destek olmak anlamına gelmez; tam aksine, görünmez bir duvar daha örer.
Eğitimci gözüyle bir gerçek:Öğrenciler engeli değil, davranışı örnek alıyor.Bir öğretmen olarak biliyorum ki çocuklar, engellilikle ilgili tutumlarını büyük ölçüde yetişkinlerden öğreniyor. Eğer bizler kapsayıcı bir dil kullanıyorsak, onlar da kullanıyor; biz görmezden geliyorsak, onlar da gözlerini kaçırıyor.
Bu nedenle eğitim dünyasında yapılacak en büyük iyileştirme, farkındalığı yalnızca bir haftaya değil, tüm yıla yaymaktır.Mikrofonun arkasından bakınca..Bir sunucu olarak da sahnede pek çok kez şunu gördüm:Toplumun en güçlü hikâyeleri, çoğu zaman sesi duyulmayan insanların hikâyeleridir. Engelli bireylerin başarıları, mücadeleleri, üretimleri… Hepsi aslında bize ortak bir gerçeği hatırlatır:
İnsan, imkan verildiğinde açılmayan kapı bırakmaz.Engelsiz toplum mümkün mü?Evet, ama önce zihnimizdeki duvarları kaldırmak gerekiyor.
Engelliler Haftası bize tek bir ödev veriyor:Bugün değil, her gün hatırlamak.Her gün daha kapsayıcı şehirler, daha erişilebilir mekanlar, daha saygılı bir dil kullanmak ve kendimize şunu sormak:“Ben, bir kişinin hayatındaki engeli kaldırmak için ne yaptım?”Engelsiz bir toplum, büyük projelerle değil, küçük adımlarla başlar.
Bir kapıyı tutmak, bir rampanın yapılmasını talep etmek, bir öğrenciyi kucaklayacak bir anlayış geliştirmek…Her biri bir insanın hayatında dev bir kapı açabilir.Bu hafta bir kez daha görüyoruz ki:Engel, bedenlerde değil; bakışlarda ve davranışlardadır.Biz değiştirdikçe, toplum da değişir.
Gözde Şahin
Öğretmen /Sunucu