Alper TAN

Tarih: 14.08.2025 23:44

İlan Edilmemiş Bir “İTTİFAK” Dünyayı Değiştiriyor

Facebook Twitter Linked-in

 Dünya hızla değişiyor. Güç dengeleri yeniden belirleniyor. 10-15 sene öncesine kadar ABD, AB, Rusya, Çin, Hindistan, İsrail ve başka onlarca devlet, ittifak, işbirliği veya yakınlaşma halindeydi. 
Fakat bu ittifak, işbirliği veya yakınlaşmalar bu kadar süre zarfında darmadağın oldu. 

Dünyada neler oldu?

ABD ve Rusya yakınlaşması tersine döndü. Ortak hareket etmelerinin önüne geçildi. Sert siyasi kavgalar ve suçlamalar yaşandı. 2016 başkanlık seçimlerine siber müdahale eden Putin’in, “Trump’ın kazanmasını sağladığı” suçlamaları yapıldı. ABD-Rusya ilişkileri koptu. 

Brexit ve AB’nin dağılma süreci 

Diğer taraftan Brexit ile Birleşik Krallık 2020’de Avrupa Birliği’nden çıktı ve AB’nin gelecek vaad eden imajı çizildi. Birliğin yeni çıkışlarla dağılacağı tartışmaları başladı. 

Ukrayna Savaşı Haçlı Dünyasını parçaladı 

2022’de başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı ise Batı İttifakı’nın ortasına konulmuş bomba etkisi oluşturdu. Savaşın ilişkilere yansıyan etkisiyle, ABD ve Rusya birbirinden daha da uzaklaşmaya başladı. Avrupa ile ABD, Moskova’ya düşman oldu ve ağır yaptırımlar uygulama yoluna gitti. Hepsi de Hristiyanlığın farklı mezheplerine mensup olan ve yer yer Haçlı Ruhu ile gizli ya da açık müşterek hareket eden ABD, Avrupa ve Rusya birbirine iyice hasım hale geldi. 

ABD-Avrupa ilişkileri ve Transatlantik kopuşlar 

Rusya’nın Avrupa’ya petrol ve gaz satması yasaklanınca, “Sizin güvenliğinizi ben sağlıyorum. Bunun bedelini ödeyeceksiniz” dayatması yapan ABD yönetimi, Avrupa’yı “Kırk katır mı kırk satır mı?” noktasına getirdi. Çaresiz kalan Avrupa ülkeleri Washington’a boyun eğdiler. Ama bu durum halkın maddi refahına, hayat pahalılığına, alım gücünün düşmesine sebep olunca Avrupa’daki hükümetler zora girdi.  Transatlantik ilişkileri güven ve itibar kaybetti. Bu ilişkiler artık hiç de eskisi gibi olmayacak. ABD-Avrupa ilişkileri hızla kopuyor. 

ABD-Çin ilişkilerinde çöküş dönemi 

Kapitalizmin kalesi ABD, Çin’i ucuz bir üretim üssü olarak görmüş ve binlerce büyük şirket Çin’e konuşlamıştı. Bu durum, siyasette Sosyalist, ekonomide Kapitalist Pekin rejiminin de işine geliyordu. Fakat gelişmeler, ABD ve Avrupa ekonomisinin hızla zayıflamasına sebep oldu. Buna mani olmaya çalışan ABD ve Avrupa, ekonomi savaşlarını başlattı. Çin’e karşı Tayvan’ı kullanarak Pekin’i zayıflatmak istediler. Ama Çin bu tuzağa düşmedi. Şimdilerde gümrük tarifeleri üzerinden savaş devam ediyor. Böylece ABD-Avrupa-Çin birlikteliği de tarihe karışmış oldu. 

ABD-Hindistan ilişkileri tersine döndü 

Dünyanın en güçlü devleti ABD ile en kalabalık ülkesi Hindistan sıkı bir müttefik idi. Bu ittifak en büyük Müslüman ülkelerden biri olan Pakistan aleyhine gelişiyordu. ABD, sık sık Pakistan’a baskı yapıyor ve her şeyi olumsuz etkiliyordu. Hindistan, geçen yıl devrilen İslam düşmanı Hasine rejimi, İsrail, Yunanistan, Ermenistan ve İran Devrim Muhafızları ile de çok yakın ittifak ve ilişki içindeydi. 

Ne olduysa bir şeyler oldu ve ABD ile Hindistan her geçen gün restleşmeye ve hızla birbirinden uzaklaşmaya başladı. Bu aralar ABD yönetimi, Hindistan’ın en büyük rakibi ve düşmanı Pakistan’a övgüler yağdırıyor. Pakistan Genelkurmay Başkanı Mareşal Asım Münir, iki ay aradan sonra ikinci kez davet edildiği ABD’de hem Washington’a hem de Hindistan’a meydan okuyan bir çıkış yaptı. “Eğer ülkemiz bir beka tehlikesi ile karşı karşıya kalırsa Dünyanın yarısını da götürürüz” dedi. Bu çıkış muhkem bir özgüveni gösteriyor. 

İsrail ve Siyonizmin sonu

7 Ekim Aksa Tufanı’na kadar dünyanın şımarık çocuğu İsrail, her yerde ihtimamla korunuyordu. Filistinli mazlumlar ise çok sayıda devlet tarafından terörist olarak sayılıyordu. Aradan geçen 20 ayda durum tam tersine döndü. Dünyada artık İsrail, “soykırımcı terörist” Filistin ise “ülkesini savunan mazlum” olarak kabul ediliyor. 

İsrail ve Siyonist sermayenin uluslararası finans, medya, siyaset, istihbarat ve ekonomik gücü hiçbir şeye yaramaz hale geldi.

ABD dışında bütün devletler İsrail’in arkasından çekilmeye başladı. Washington’un da onu yalnız bırakması an meselesi. Siyonizim ise bütün dünyada insanlığı tiksindiren bir ideoloji haline geldi. 

Gazze’yi yerle bir eden ama savaşı da kaybeden İsrail’in hiçbir adımı İsrail’in veya Siyonizmin yararına olmadı. İsrail’in Gazze’de uyguladığı soykırım dünyada ters tepti. 20 aydır bir avuç coğrafyada tünellere girememesi, Hamas’ı devre dışı bırakamaması büyük bir fiyasko. 
Lübnan’da Hizbullah’a ve İran’a saldırıları tam bir harakiri idi. 

Son olarak Suriye’de Dürzi grupları kışkırtıp, Şam’ı bombalaması ve bölgede daha bir çok eylemi, İsrail’in ve Siyonizmin aleyhine oldu. Bu yapılanların unutulması ve ilişkilerin düzene girmesi, itibarın ve kayıpların kazanılması artık İsrail için imkansızdır.

Bunlar tesadüfen mi oldu yoksa planlı mı?

Batı dünyası, bütün bu olanları planlayan ve uygulayan, “adı ilan edilmemiş küresel bir güç merkezinin” var olduğunu düşünüyor ama göremiyor ve tanımlamakta aciz kalıyor. 

İsrail, Batı'nın “mayın eşeği”

Batı Dünyası, kendi ellerini yakmamak için temkinli davranıyor.  Sayıca az ama dünyanın piskolojik “egemen gücü” olan bir avuç Yahudiyi ön cephede savaşa kışkırtıp kullanarak bu “Yeni güç merkezinin” ortaya çıkmasını istiyor. İsrail’in bu kadar vahşileşmesini ve bu vahşileşmeye rağmen Batının, onun arkasında bu derece durmasını nasıl izah edebiliriz? Batı, lanetlenmiş bu toplumu açıkça bir mayın eşeği olarak kullanıyor. 

Son zamanlarda Batılı ülkelerin, hızla Filistin savunucusu, İsrail karşıtı hizalanmasına bakılacak olursa küresel dönüşümü sağlayan “güç merkezini” anladılar. 

Şimdi biz de Dünyada küresel çaptaki bu değişimi, dönüşümü görmeye anlamaya çalışıyoruz. Elbetteki dünyayı bu kaosun içine sokup, ardından yeni bir dünya düzenini inşa edeceğini tahmin ettiğimiz bu “gücü” veya “stratejiyi” vakti geldiğinde hep birlikte göreceğiz.

Şimdi bunu okurken, “Peki böyle bir merkez varsa, Gazze’de binlerce masum sivil ve bebek her gün katledilmeye devam ederken ortaya çıkmak için neyi bekliyor?” diye sorulabilir. Zahiren bu soru çok mantıklı görünüyor. Ancak devletler, şahıslar gibi duygusal davranmazlar. Yapacağınız hamlenin şekli kadar zamanlaması da çok önemli. İsrail’e yapılacak hamle sadece bu sahte devleti hedef almayacak. İsrail’e yapılacak hamle dominoda ilk taşın devrilmesi gibi olacak ve devrilen bu taş arka arkaya sıralı diğer taşları da devirecektir. Demek ki yıkılması gereken taşların hepsinin tam olarak hizalanması bekleniyor. Artık bu zamanlama konusunda da sona doğru gelindiğini düşünüyoruz.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —