Hayrettin ÇAKMAK

Tarih: 03.12.2025 08:17

ONLARIN PAPA’SI VAR

Facebook Twitter Linked-in

Halifelik niçin kaldırıldı? Tek cümle ile: İngiltere istemediği için kaldırılmıştır.

İttihat ve Terakki zihniyeti, Almanya’nın yanında Devlet-i Aliye’yi (Osmanlı) savaşa sokarak müthiş bir yenilgi aldı ve 6 asırlık devleti tarihe gömdüler.

Alparslan Türkeş; Enver, Talat ve Cemal Paşaları anlatırken; 1908 de geldiklerinde Osmanlı sınırının bir ucu (Arnavutluk) Adriyatik’te, bir ucu Afrika ortalarında ekvator çizgisinde (Libya Çad) bir ucu da Hint okyanusundadır (Arabistan Yemen). 10 sene sonra bu topraklar kaybedildi, Anadolu’da işgale uğramıştır. Kimileri bunları çok beğenir ama bunlar devlet adamı değil bunlar komitacıydı diyerek eleştirmiştir

 

Abdülhamit döneminde bugün ki Türkiye’nin iki katı toprak kaybedildi diye neredeyse göbek atacak tipler var. Abdülhamit, Osmanlı tahtına çıkar çıkmaz kendi istemediği halde İngiliz kuklası Mithat Paşa ve avenesinin kararıyla 93 harbini (Osmanlı Rus savaşı) kucağında bulmuştu. Ruslar İstanbul Yeşilköy’e kadar gelmişti. Osmanlı’yı o noktadan alıp 33 yıl yönetmiştir.

Övdükleri, çok vatansever dedikleri İttihat ve Terakki ise, on senede bugün ki Türkiye’nin yaklaşık on katı, yedi buçuk milyon kilometre kare toprak kaybetti.

Bu ağır yenilgi sonrası Lozan’a gidilir. Lozan’a gidebilmek için aşağıda anlatıldığı gibi bazı sözler tavizler vererek gitmişiz. İngiltere o günün en ihtişamlı devleti idi. Kendisi hilafeti kaldırmaya kalksa; yönetimindeki Müslümanlar ayaklanabilirdi. (O dönem İngiltere yönetimindeki Müslüman nüfus Osmanlı yönetimindeki Müslüman nüfustan fazla idi) Manen İstanbul’da halifeye bağlı olan Müslümanlar İngiliz için ciddi sıkıntı oluşturuyordu. Bu bağlılık sonucu Hindistanlı Müslümanlar savaşta bize para göndermiştir. CHP’nin hissedar olduğu İş Bankası o yardımlarla kurulmuştur. Kendisini köle olarak satıp parasını gönderen Hindistanlı Müslümanlar olmuştur.

Pakistanlı şair Muhammed İkbal’in oğlu Dr. Cavit İkbal bir konuşmada “Âlimlerimiz hilafetin korunması için cihat çağrısı yaptılar. Hint kıtasında yaşayan Müslümanlarca Halifenin kurtarılması için başlatılan ayaklanma, Anadolu’dan gelen haberlerle sona erdi. Çünkü bizim dedelerimiz Hilafet için savaşırken, Anadolu Hilafeti kaldırmıştı”

Cumhuriyet’in ilanından kısa bir süre önce imzalanan Lozan anlaşmasının asıl maddeleri dışında bize yapılan telkinler bizimde verdiğimiz sözler olduğu iddia edilir. Bu antlaşma; başta hilafetin kaldırılmasıyla birlikte bütün inkılap hamlelerini de içine almaktaydı. İngiliz devlet adamı Lord Courson’ un aşağıdaki konuşması bunları doğrular niteliktedir.

Lozan antlaşmasından sonra İngiltere avam kamarasında Türkler’ in istiklalini niçin tanıdınız? diye yükselen itirazlara verdiği cevap şuydu; “işte asıl bundan sonra Türkler bir daha eski güçlerine kavuşamayacaklar. Zira biz onları, maneviyat ve ruh cephelerinden öldürmüş bulunuyoruz.” demiştir.

(Yılmaz Altıparmak, İslamiyet açısından Atatürk ve inkılaplar, Sayfa 281, 282.)

 

Lozan’ın gizli maddesi yoktur derler. Gizli madde demiyoruz verilen sözler diyoruz.

Cumhurbaşkanlığı arşivinde var olan bir belge (Mustafa Armağan’dan naklen)

1947 yılında Atatürk'ün arkadaşlarından Kemal Ohri, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'ye bir mektup yazıyor. Bu belgeler cumhurbaşkanlığı arşivindedir.

Mektupta "Bildiğiniz gibi Lozan'da İngilizlerle bir gizli ön anlaşma yaptık

İngilizler; Hilafeti kaldırın, medreseleri, dini eğitimi yasaklayın gibi şartlar koşarak

Bizi Lozan görüşmelerine kattılar.

Kemal Ohri devamla, aradan bu kadar zaman geçti 1923-1947 dünyadaki şartlar değişti. İngilizlerin Arap dünyası ile arası bozuldu. Bizim bu gizli anlaşma maddesini İngilizlerle müzakere etme şartları oluştu.

Hilafeti geriye getirebiliriz. Hatta İnönü’ye sende "Halife olursun”. Bu sayede İngilizler senin aracılığınla Orta doğuya nüfuz etmeye çalışır. Bu onlarında işine gelir.

Cumhuriyetin ilanından önceki 1921 ve Cumhuriyetin ilanından sonraki 1924 anayasalarında “Devletin dini İslâm’dır” Yani Türkiye Cumhuriyeti bir İslam şeriat devleti olarak kuruldu. Bu ilkeler anayasada 1928’e kadar muhafaza edilmiştir.

Lozan görüşmelerine ara verildikten sonra. Başbakan Rauf Bey’e göre ülkeye dönen İnönü, Mustafa Kemal’e halifeliğin kaldırılması teklifini getirir. Karabekir Paşa’ya göre de Lozan’dan sonra rejim İslam aleyhine icraatlara başlamıştır.

 

Türkiye Lozan’ı imzalamasına rağmen İngiltere imzayı hilafetin kaldırıldığı 3 Mart 1924 tarihinden sonra 6 Ağustos 1924 tarihinde onaylamıştır. Peki, neyi beklediler? Önce Lozan’da verdiğimiz sözlerin yerine getirilip getirilmediği görülecek, sonra nihai onay verilecekti. O devrin Birleşmiş Milletleri olan Cemiyet-i Akvam ise bir ay sonra,

5 Eylül’de Lozan Antlaşması’nı resmen tescil etti ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması uluslararası garanti altına alınmıştır.

 

Hilafetin kaldırılmasına dair 3 Mart 1924 tarih 431 sayılı kanunun madde:1

Orijinal metin

Madde 1- Halife hal’ edilmiştir. Hilâfet, hükümet cumhuriyet mana ve mefhumunda esasen mündemiç olduğundan hilafet makamı mülgadır.

Günümüz Türkçesi ile

Madde 1-Halife görevinden alınmıştır. Halifelik, hükümet ve Cumhuriyet’in anlam ve kavramı içinde esasen mevcut bulunduğundan hilafet makamı kaldırılmıştır.

Zonguldak mebusu Tunalı Hilmi Bey: Hilafet “Büyük Millet Meclisinin şahsında mündemiçtir (mevcuttur).” “Hilâfet ilga edilmiyor. Hilâfetin makamı kaldırılıyor. Hâlbuki hilâfet mevcuttur arkadaşlar. İmamet de burada, hilâfet de burada.”

(Bravo ve aynı zamanda hayır/itiraz sesleri).

Turgut Özal’ın 25 yıl saklanan röportajında İngilizler; Osmanlıdan sonra kurulacak yeni devlete bir şartla izin verdiler: 5 yıl içerisinde hilafeti kaldırmak. Ve 1924 yılında hilafet kalktı, Müslümanlar başsız kaldı. Şimdi Hıristiyanların Papa’sı var, Müslümanlar ise darmadağın. “İngilizler, hilafetin kaldırılması ile iki şeye kavuştu: Ortadoğu’daki petrol sahasını kontrol altına aldılar ve İslam Halifesinin etki alanındaki bir türlü tam hâkim olamadıkları Hindistan’a hâkim oldular” dedi.

 

Gelelim Papa’nın Türkiye ziyaretine.

Her yıl hilafetin kaldırılış yıldönümünü törenlerle kutlayanlar var. Atatürk’e benzerliği ile insanları söğüşleyen bir tip TV kanallarında haber konusu yapılır. Resmi bayramlar ve 10 Kasım onun hasat günleridir. Onu görüp yanına koşan ve “sana çok ihtiyacımız var” diye gözyaşı döken sümüklü ve ağlak bir taifeyi ekranlarda görürüz. Bu kesimle koalisyon kuran Erdoğan düşmanı mütedeyyin diye bilinen bir yığın (!); Erdoğan’ı "Haçlıların adamı" ilan ediyorlar.

Her iki kesim de yalan Üzerinde ittifak etmişler.

Mütedeyyin kesim; Papa’nın salona girişinde güya Peygamberimizin Medine’ye hicretinde karşılamada okunan “Telâ’al bedru Aleyna” ilahisi ile karşılanmış. Bu cahilce bakışı en güzel şekilde Diyanet işleri başkanlarından Mehmet Görmez Hoca “Ey iman edenler! Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz” Hucurât suresi 6. Ayetini okuyarak çürüttü. Devamla ben telefon ettim doğruluğunu araştırdım. O ilahi daha önce okunmuş, papanın girişinde okunmamış. Haberin doğruluğunu neden araştırdım? Çünkü SOSYAL MEDYA FASIKTIR!

Efendim Fatih ve Atatürk Papaya izin vermemiş, Osmanlı torunuyum diyenler izin veriyor. Yılmaz Özdil bile bu saçma yalanı diline dolamış.

Tarihçi Dr. Ahmet Anapalı: Fatih batmış, bitmiş yok olmuş olan Ortodoksluk patrikhanesini İstanbul’da kuran adamdır. Olmayan bir kurumu sıfırdan oluşturan Fatih için söylenecek söz mü? Ermenilere Patrikhane makamı verdi. Daha önce böyle bir şey yoktu. (Kısaca Papa gelip Fatih’e ne söyleyecek? Fatih Patriklere talimat veriyor onları yönetiyordu)

Atatürk papaya izin vermedi sözü yalandır. Bunu söyleyenler belgesini ortaya koysun. İngiltere Kralı VIII. Edward’ın Türkiye ziyareti vardır. İstanbul (04.09.1936) Cami minarelerinde mahyalarda “Hoş geldiniz” yazıyordu. Hulasa edersek; klasik muhalif kesimi sert bir şekilde eleştirir. Şunu da söyler: Biz İstiklal harbinde Papa ile savaş yapmadık ama Yunanistan ile savaştık. Karsını Venizelos’un koluna takıp İngiliz kralını mahyalarda hoş geldin diyerek karşılayanlar mı papaya geliş izni vermedi? (Muhafazakâr tarihçi Anapalı’nın anlattıkları bu şekilde)

Sıkı bir Atatürkçü ve 24 ayar Kemalist olduğunu bildiğimiz Dr. Erol Mütercimler,

Sözcü TV’de verdiği mülakatta Atatürk döneminde Papa gelmek istedi de Atatürk izin vermedi sözü yalandır dedi.

Atatürkçü Düşünce Derneği "Hıristiyan işgaline karşı milleti ayağa kalkmaya” çağırdı Gülüyorum ama Papa sayesinde bizimkiler şeriatçı mı oldu ne dersiniz?

Atatürk’ün Türk Ortodoks Patrikliği kurdurduğunu kendilerine 4 kilise verdiğinden bu yığınların haberi var mı acaba? Aşağıdaki isimler tanıdık gelecektir.

Millî mücadeleyi destekleyen Pavlos Karahisaridis (Papa Eftim) 23 Nisan 1920'de Ankara'da Millet Meclisi'nin açılış duasını okuyan din adamları arasında bulunmuştur Kurtuluş Savaşı'nda “Umum-i Anadolu Türk Ortodoksları Cemaatleri” olarak yer aldılar. Papa Eftim 1924 yılında ayinleri yönetmeye başlamış ve adını Zeki Erenerol olarak değiştirmiştir. Nüfus mübalesinden muaf tutulup Yunanistan’a gönderilmez.

(1923-1962) dönemi patriklik yapmıştır. (1962-1991)- Turgut Erenerol,

(1991-2002)- Selçuk Erenerol (2002-günümüz)- Paşa Ümit Erenerol.

Atatürk dönemi ve Papa

1922’de, Lozan Barış Konferansı başladığı sıralarda İngiliz gazeteci Grace Mary Ellison Ankara’ya gelip M. Kemal ile görüşmüştür. Bu görüşmede Ellison dönemin papası 11. Pius’un teklifini M. Kemal’e iletir. “Paşa’ya Hıristiyanlara karşı cömert davranışının ne olacağını sordum. Ayasofya bir Hıristiyan kilisesi olduğuna göre, Hıristiyanların ruhani lideri Papa’ya geri verilip verilmeyeceğini araştırdım”

M. Kemal Paşa cevap verdi: ‘Eğer Hıristiyan kilisesinin bir tek kolu olsaydı, Ayasofya şimdi, bizim Müslüman geleneklerimizin bir parçası olmasına rağmen, bu mümkün olabilirdi. Hıristiyan kilisesi o kadar çok bölündüğüne göre bu, imkansızdır. O takdirde Ruslar, Yunanlar ve Anglikanlar bizim topraklarımızda Ayasofya için birbirleriyle dövüşmeye kışkırtılacaklardır. Ve sizin barış için öğütlediğiniz iyi davranış, sonsuz bir çatışmaya yol açacaktır. Ama yine de Hıristiyanlara dünya gözünde layık olan onuru vermek için, elimizden ne gelirse yapmaya çalışacağız ve Ayasofya’yı bir cami olarak korumakla, Katolik kilisesinin gerçekten haysiyetini incitiyorsak, onu ya bir müzeye çevireceğiz ya da tamamen kapatacağız. Hiç kimse bizim, bilerek, planlı Hıristiyan kilisesini incittiğimizi söyleyememelidir.’

“Paşa’ya Hıristiyan dinine karşı gösterdiği içten duygularından ötürü teşekkür ettim.”

KAYNAK: Grace Mary Ellison, An English woman In Angora, 1923, sayfa 244, 245.

Bu kitap “Milliyet Yayınları” tarafından Türkçeye kazandırıldı. Bakınız; Grace Mary Ellison, Bir Ingiliz Kadını Gözüyle Kuva-i Milliye Ankarası, (Tercüme eden Ibrahim S. Turek), Milliyet Yayınları, 1. Baskı, Istanbul 1973, sayfa 247, 248.

Özetlersek;

Fatih patriklikler verirken amacı yönetimindeki insanların dinini yaşamasının yanında Hristiyanların ayrı ayrı mezheplere ve merkezlere bölünüp bizim karşımıza birlik olup çıkmalarını engellemektir. Atatürk’te yukarıda Hristiyanların bölünmüşlüğünü mezhep ve merkezler olarak sıralamıştır. Atatürk’ün Türk Ortodoks patrikliğine desteği diğer patrikliğe karşı bir tedbirdir. Ayasofya’nın müze yapılması yukarıdaki kitapta anlatılanlar doğru ise Papa’nın isteğine uyarak verilen bir tavizdir.

Abdülhamit han Selanik’te bir şeyler hisseder. Zaten apar topar İstanbul’a getirilir. Sorar: Ne oluyor?

-Cevaben, Balkanlarda ülke isimleri sayılarak; bu ülkeler birleşip bize savaş açtılar.

-Bu ülkeler birleşiyor Osmanlı’nın nasıl haberi olmaz. Zaten bu mümkün değil onların arasında mezhep düşmanlığı var. Onlar birleşemezler. Makedonya boğuşmasını hatırlayın der.

-Efendim kiliseler arasındaki sorunu biz (İttihat ve Terakki) çözdük.

Abdülhamit han: Ben kiliseler arasındaki ihtilafı diri tutarak balkanları elimizde tutuyordum. Der.

Coğrafyada Hristiyanların bu parçalanmışlık hali avantaj olarak kullanılmıştır. Hırvatistan Katolik Sırbistan Ortodoks. İtalya Katolik, Yunanistan Ortodoks’tur.

Benzer siyaseti batı dünyası Şii Sünni ayrımı üzerinden Müslümanlara karşı güdüyor.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —